BİR SINAVIN ANATOMİSİ
VE
ÖĞRETMENLİK KARİYER SİSTEMİ
Değerli dostlar, literatürde öğretmen kavramı; “Eğitim fakültesi mezunu olan, MEB e bağlı okullarda veya özel öğretim kurumlarında öğretmenlik mesleğini icra eden kişilere verilen unvandır.” şeklinde tanımlanır. Öğretmenlik mesleğini icra edenlerin de; Sözel yetenekleri gelişmiş, insanlarla iyi iletişim kurabilen, düşüncelerini başkalarına açık bir biçimde aktarabilen, iyi bir öğrenme ortamı sağlayabilen, dikkatli, işine özen gösteren, mesleğinin sorunları ile ilgilenen ve çözüm yolları bulmaya çalışan, sevecen, hoşgörülü, sabırlı, öğrencilerin duygu ve düşüncelerini anlayabilen, kendini geliştirmeye istekli, coşkulu, kimseler oldukları belirtilir. Öğretmenler bu vasıfları üniversite sıralarından başlayarak yıllar içerisinde tedrici bir tarzda içselleştirerek icra ederler. Bu süreç herhangi bir kesintiye uğramadan öğretmen yaşadıkça devam ededurur. Esasen “Eğer bir gün derse gelmezsem, bilin ki ölmüşümdür.” diyen bir ruhtur öğretmenlik. Bu nedenledir ki, öğretmenler sabah evden çıktıklarında, işe değil okula giderler.
Değerli dostlar, eğitimin bir sistem oluşu ve yıllar içerisinde bu sistem üzerinde yapılan olumlu/olumsuz çalışmalar başka bir yazının konusu olduğundan, biz sınav ve kariyer sistemi üzerinde duracağız.
Bilindiği gibi öğretmenlik mesleğinin kariyer basamaklarına ayrılması hususu ilk kez 2005 yılında çıkarılan “Öğretmen Kariyer Basamaklarında Yükselme Yönetmeliği” ile eğitim hayatımıza girmişti. Bu yönetmelik ile öğretmenlik, adaylık döneminden sonra öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen olmak üzere üç kariyer basamağına ayrılmıştı. ÖSYM tarafından yapılan ilk sınav 27 Kasım 2005 tarihinde yapılmış ve bu sınava sadece lisans mezunları girmişti. Ancak yapılan bazı düzenlemeler ile enstitü ve önlisans mezunları için de 30 Nisan 2006 tarihinde ek bir sınav daha yapılmıştı. Bu sınavlardan sonra uzman öğretmen olabilmek için MEB in öğretmen kadrosunun %20 si ve başöğretmen olabilmek için MEB in öğretmen kadrosunun % 10 nun içine girebilme şartı vardı. Yani her alan için bir kota/sınırlama vardı. Bazı alanlarda daha düşük puanlarla bu unvanlar alınabiliyorken, bazı alanlarda yüksek puanlar bile işe yaramamıştı.
Uzman öğretmenlik için adaylık dönemi ve askerlik hariç 7 yıl, başöğretmenlik için de uzman öğretmenlikte 6 yıl kıdem şartı da diğer koşullardan biriydi. Elbette sınavda puan almak yetmiyordu, bir de “Kıdem/Hizmet Bilgileri, Eğitim Bilgileri, Hizmetiçi Eğitim Bilgileri ve Etkinlik Bilgileri (Bilimsel, Kültürel, Sanatsal ve Sportif)” başlıklarından da puan almak gerekiyordu. Öğretmenler bu unvanlardan 2006 yılının 24 Kasımından itibaren resmi olarak yararlanmaya başladılar. Değerli dostlar buraya kadar anlatılanlar ile ilgili küçük bir dip not düşmek gerekirse; üye sayısı itibariyle bugün ikinci olan sendika, o gün yetkili sendikaydı.
Derken aradan tam on altı yıl geçmesine rağmen, Bakanlık ne sınav açtı ne de bu konuda düzenleme yapmaya yönelik somut bir adım attı. Bu arada bu unvanları alanların maaşlarında küçük de olsa bir ödeme yapılmaya devam ediyordu. Bu durum doğal olarak öncelikle ve özellikle 2005 yılında yapılan sınavda birkaç gün veya ay ile kıdem şartını sağlayamayanlar açısından tam bir haksızlık içermekteydi.
Değerli dostlar, Eğitim bir Sen 2011 yılından itibaren yetkili sendika olduktan sonra bu konuyu her seferinde gündeme getirmiş ve çözülmesi gereken konular arasında tutmayı başarmıştı. Son on yılda her öğretmenler odasına girildiğinde bu konu farklı bir şekilde dile getiriliyordu.
Kimisi;“Ben on günle kıdem şartını sağlayamadığımdan sınava girememiştim.”
Kimisi;“Arkadaşımla aynı gün göreve başladık, o kısa dönem, ben uzun dönem askerlik yaptığımız için arkadaşım kıdem şartını sağladı ve sınava girdi, ben iki ayla kıdem şartını sağlayamadığım için sınava giremedim.”
Kimisi; “Ben Matematik öğretmeniyim sınavdan 78 puan almama rağmen branşımdaki kontenjan sınırlamasından dolayı unvan alamadım. Ama Resim öğretmeni olan arkadaşım 71 puanla uzman öğretmen oldu.” gibi onlarca serzenişle karşılaştık.
Tüm serzenişlerin ortak noktası aradan geçen uzun zaman içerisinde sınavın yapılamaması ve alanlara tanınan kontenjan sınırlaması gibi başlıklarda özetlenebilirdi.
Değerli dostlar, Eğitim Bir Sen yetkili olduğu günden itibaren öğretmenler odasının gerçek sesini dile getirmeye, öğretmenlerin gerçek sesi olmaya hep gayret etmiştir. Değişik zamanlarda eğitim çalışanlarının farklı talepleri için yeri geldiğinde basın açıklamaları, kısa süreli derse girmeme, tam gün iş bırakma eylemlerinin tümünü yapmış ve bu konuda rüştünü ispatlamıştır.
Öğretmenlik Kariyer Basamakları konusunda da öğretmenler odasının sesini Bakanlığa yetkili ve etkili bir şekilde iletmiştir. Ancak uzun süreli emeklerin sonunda Bakanlık bu konuda adım atmaya yanaşmıştır.
Sürecin arka planını Milli Eğitim Bakanımız bir TV programına demeç verirken şu şekilde ifade etmiştir. “Bu kanunun hazırlanmasında teknik destek verirken kafamızda şu vardı. Türkiye deki öğretmenlerimizin lisansüstü eğitim tamamlama oranları OECD ülkelerine göre çok düşük. Yüksek lisansta yüzde onlar seviyesinde. Doktorada 0,29 lar seviyesinde. Sadece OECD ülkelerinin okul kademelerindeki okul yöneticilerinin lisansüstü oranlarına bakın. Türkiye’de biliyoruz ki öğretmenlerimiz bu konuda istekliler. Bu isteği kariyer sistemi ile birleştirelim istedik. Ve master yapan öğretmenlerimizi uzman öğretmen, doktora yapmış öğretmenlerimizi de başöğretmen yapalım istedik. Ve hiçbir sınav olmadan, sadece lisansüstüne mahsus bir şey yapalım dedik. O zaman yetkili sendika olan Eğitim Bir Sen ile görüştük, dediler ki bu çok dar kapsamlı olur. Eğitim sistemimizin içerisinde bu kadar yaygın bir master ve doktora olmadığı için daha geniş katılım olsun. Onun üzerine böyle bir sistematik ile ilgili çalışmalar başlatıldı. Dolayısıyla Yetkili sendika Eğitim Bir Sen in o önerisi doğrultusunda bugün 614 bin öğretmenimiz bu süreçte uzman öğretmenliğe ve başöğretmenliğe başvurdular. Ama Eğitim Bir Sen sınav yapılsın demedi.”
Değerli dostlar, Öğretmenlik Kariyer Basamakları sistemi ile ilgili Bakanlığımızın çalışmalarına yetkili sendika olarak müdahil olup sistemin sadece master ve doktora yapanları değil, öğretmenlerin kahir ekseriyetini kapsayacak şekilde düzenlenmesini, alanlar itibariyle getirilmek istenen kontenjan sınırlamasının kaldırılmasını, sınavdan sadece tezli yüksek lisans yapanların muaf tutulmaları ile ilgili istisnanın tezsiz yüksek lisans yapanları da kapsamasını sağladık. Sınavdan sonra getirilmek istenen mülakatın kaldırılması ile ilgili ciddi bir direnç gösterdik. Lakin Bakanlığın sınav konusundaki kararlı tutumunu değiştiremedik. Bakanlık bu konuda devlette ortak bir tutum olduğunu, kamunun sadece eğitim sisteminden oluşmadığını diğer alanlarında kariyer sisteminin sınav ile gerçekleştiğini dolayısıyla sınavın olmazsa olmaz bir koşul olması gerektiğini gerekçe olarak sundular.
Sonuç itibariyle bizler rica makamında, Bakanlık icra makamındaydı. Kariyer sisteminin yeniden gün yüzüne çıkarılarak işlevsel hale getirilmesinin arka planındaki tüm bu mayınlı alanları temizlememize rağmen, son dört aylık süreçte Bakanlığın sınav konusundaki tavrının faturasını Eğitim Bir Sen e kesmek isteyen bir ses organize oldu. Aslında dertleri tamamen politik/ideolojik olan, Bakanlığın öğretmenlerle ilgili planladığı sınav konusunu bahane ederek Bakanlıkla birlikte Eğitim Bir Sen e de arada çamur atmaya çalışan, tahkir etmeye yönelik bir organize çaba gerçekleşti. Buna rağmen temmuz ayında sınav ile ilgili pdf ler ortaya çıktığı andan itibaren sahada öğretmenlerimizin itirazlarını, kaygılarını Bakanlığa ileterek “Madem sınav yapmakta kararlısınız, hiç olmazsa yapılacak sınavın bir eleme sınavı olmaması” ile ilgili kararlılığımızı ifade ettik ve yapılacak sınav ile ilgili örnek soruların yayınlanarak öğretmenlerimizin rahatlatılması gerektiğini ifade ettik.
Nitekim bu konudaki ısrarımız sonuç verdi ve Bakanlık örnek soruları yayınlayarak nasıl bir yapacağının ipucunu vermiş oldu.
Değerli dostlar, nihayet 19 Kasım da sınav beklentileri karşılayacak şekilde gerçekleşti. Öğretmenlerimiz sınav salonlarından tebessüm ederek çıktılar. Bu kez yine aynı koro, böyle soru mu sorulur, bizi aşağıladılar tarzında sesler yükselttiler. Aslında onlar, Bakanlığın zor soru sormasını öğretmenlerin moralini bozacak bir sonuç ortaya çıkmasını ve bunun üzerinde tepinmeyi planlamışlardı. “Böyle soru mu sorulur” un altında yatan niyet buydu.
Hasılı kelam, geldiğimiz noktada öğretmenlerimizin almış oldukları unvanlarından kaynaklı gelir artışlarında Eğitim Bir Sen in emeği var, alın teri var, kapı arkası diplomasisi var. Uzman öğretmen ve başöğretmen olan tüm arkadaşlarımıza yeni unvanlarının hayırlı olmasını temenni ediyor, sendikamızın bir teşekkürü hak ettiğini düşünüyorum. Gayret bizden, tevfik Allah’tandır.
Nail VELİOĞLU
Eğitim Bir Sen Ankara 4 Nolu Şube
Başkan Yardımcısı
Millî Eğitim millî eğilime uymalıdır
BAYRAĞIMIZI İNDİRMEYECEK, EZANLARIMIZI SUSTURMAYACAĞIZ!
ŞUBE BAŞKANIMIZIN RAMAZAN MESAJI
BİR SINAVIN ANATOMİSİ VE ÖĞRETMENLİK KARİYER SİSTEMİ
Çanakkale-Gazze Hattında İnsan-ı Kâmili Aramak
Bizimle canlanacak nice umutlara doğru
Örgütlü olmanın bereketiyle birleştik, birleştikçe büyüdük ve güçlendik
Psikopatik zevzeklerin kuru gürültüsü
Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal davası
FİLİSTİN DİRENİŞİ, MÜSLÜMANLARIN GELECEĞİ VE EMPERYALİZMİN ÇÖKÜŞÜ