Padişah, yerine geçecek oğlunu tahta hazırlamak için ülkenin bütün bilgin ve müneccimlerine görev verirken, “Oğlumu öyle yetiştirin ki, hem bilgi sahibi olsun hem sezişi kuvvetli olsun ve leb demeden leblebiyi anlasın, tahminleri daima isabetli çıksın…” buyurmuş. Onlar da tüm güçleriyle şehzadeyi eğitmeye başlamışlar. Üç yıl, beş yıl derken bir gün ulemanın başı padişaha gelip “Şehzadenin eğitimi tamam” müjdesini vermiş. Padişah memnun… Büyük bir ziyafet düzenlemiş. Şehzadesini sağ yanına oturtmuş. Hem oğlunu şereflendirecek hem de ülkenin ileri gelenlerine onun yeteneklerini gösterecek… Bu arada onu çaktırmadan imtihan edecek.
Parmağındaki yüzüğünü gizlice avucunun içine alıp yumruk yapar ve oğluna, “Bil bakalım avucumdaki ne?” diye sorar.
Şehzade ipucu bulmak için başlar soruşturmaya:
-Elinizdeki kişisel bir eşya mı?
-Evet... Öyle sayılır.
-Değerli bir madenden mi yoksa alelade bir şey mi?
-Elbette değerli bir maden…
-Köşeli mi, yuvarlak mı?
-Yuvarlak… Aferin evladım devam et…
-Üzerinde kıymetli bir taş var mı?
-Evet, böyle bir taşta var…
-Acaba ortasında bir delik var mı?
-Evet… Ortası da delik…
Şehzade, akla gelebilecek her şeyi sormuş. Herkes muammayı çözecek olan şehzadeyi alkışlamaya hazırlanıyormuş. Padişah da heyecanlı. “Bildin mi evladım” diye sormuş. Şehzade, emin bir şekilde başını sallamış:
-Bildim baba, demiş… Elindeki değirmen taşı…
Evet, fıkranın devamında ulemanın başı ayağa kalkar, “ Kusura bakmayın padişahım… Biz, öğretilebilecek her şeyi öğrettik ama şehzadenin feraseti bu kadar” der.
Bugünkü konumuz bilin bakalım nedir?
Sorunun cevabını hemen vereyim: İLKSAN. Biliyorum sizler de, ‘zarar eden kurum hangisidir’ sorusuna ‘İLKSAN’ yanıtını vereceksiniz.
Konuya; demokratik olmayan mevzuatından mı, zarar eden tesislerinden mi, mağdur edilen üyelerinden mi başlasak veya denetleme kurulu raporundan mı?
İsterseniz İLKSAN üyelerinin mağduriyetinden başlayalım; 59 ay maaşından aidatı kesilip aidatı iade edilmeyen, ‘sen branşa geçtin, senden 60 ay kesinti yapamadık. Öyleyse aidatını iade etmeyiz. Bu bizim Sosyal Yardımlar Yönetmeliğimizin gereğidir” denilerek mağdur edilen üyelerden…
İlginç değil mi? Zorla üye yapılarak cebren kesinti yapılıyor. Ayrılınca da, aidatı iade edilmiyor. Bu, hakkın gasp edilmesi değil mi? Cebren yapılan kesintinin Sandık’ın hanesine kar olarak yazılması…
Ulus Öğretmenevi; günlük doluluk oranı % 90’nı bulan, ancak zarar etmesine rağmen, nedendir bilinmez, hesaplarında oynama yapılarak kâğıt üzerinde kar gösterilmeye çalışıldığı iddia edilen öğretmenevi…
Alanya’daki satışa çıkarılan 4 yıldızlı Ananas Otel’e ne demeli? Yoksa 2006 Denetleme Kurulu Raporu’nda belirtildiği gibi, ciddi oranda zarar mı ediyordu? Bu arada biliyorum ki İLKSAN üyeleri söz konusu otelin kaça alındığını ve kaça satıldığını merak etmektedirler. Şunu hemen belirteyim, otele alıcı çıkmadı. Kaça alındığını, her üye, Bilgi Edinme Yasası gereği öğrenebilir.
Üyelerin parasıyla fahiş fiyatlarla alınan arsaların, Alanya’da üç yıldızlı De-Ha Otel ve diğer tesislerin kar etmediği raporlarla sübut bulmamış mı? Bu olumsuzlukların sorumlusu olan ve 12 yıldır İLKSAN’ı yöneten zihniyet nasıl oluyor da üyelerine kar ettik diyebiliyorlar?
Az üye emekli olduğunda veya banka faiz oranının yüksek olduğu dönemlerde ‘Sandık kar etti’ demek üyeleri kandırmak değil mi? Gerçekleri öğrenmeleri için üyelerin 2006 yılında Denetleme Kurulu’nun hazırladığı raporu okumaları yeterli olacaktır.
Burada, 2006 Denetleme Kurulu Raporu’ndan bir alıntı yapalım: “Kurum olgunlaşma döneminin sonuna yaklaşmıştır. Kurumun ‘sinir ağı’ olarak nitelendirilebilecek iş akışları ve karar mekanizması hantallaşmış, duyarsızlaşmış, giderek daha çok bürokrasiye gömülmüş, ‘beyni’ sayılacak yöneticileri karar veremez hale gelmiş, ‘eli ayağı’ olan çalışanların çok büyük bir kısmı felce uğramış, zihnen ve ruhen ‘yaşlanmış’, verimsiz hale gelmiş, üyelerin ise İLKSAN’a olan ilgileri ve İLKSAN’ın cazibesi kaybolmuştur. Kısacası İLKSAN ‘yaşlı ve hasta adam’ görüntüsüne bürünmüştür. Bu aşamada İLKSAN yönetiminin önünde seçilebilecek üç yol vardır;
-Radikal karar almaktan kaçınarak hiçbir şey yapmamak, İLKSAN’ı kendi haline bırakmak.
-İLKSAN’ı kapatmak.
-Cesur ve kararlı bir yönetim ve temsilcilerin de desteği ile ciddi bir yeniden yapılandırma sürecini başlatmak ve istenen sonuç elde edilene kadar devam ettirmek. Yönetim bu üç yoldan herhangi birisini seçmekte elbette serbesttir.”
65 yıllık yönetim anlayışı ile yönetilen, gelişmeye ve büyümeye kapalı, etkin ve verimli çalışma düzeni olmayan, kalite anlayışından yoksun, ciddi bir kurumsal kimlik sıkıntısı yaşayan, üye tarafından yönetilmeyen, üyelerin menfaatini öncelemeyen, ileriye dönük ciddi proje ortaya koyamayan, kısır konularda saplanıp kalan, günü kurtarmaya çalışan, kurumsallıktan, ciddiyetten uzak bir yönetim anlayışı oluşmuştur.
İLKSAN’ın son 12 yıllık mazisine baktığımızda, vaziyeti korumadan başka herhangi bir şey yapılmış değildir. Yasal düzenlemeler marifetiyle kuruma yeni bir dinamizm verilme istek ve niyeti oluşmamıştır. İLKSAN Genel Müdürlüğü ise, hâlihazırdaki mevcut yönetim zihniyeti, iş görenleri ve yapılanmasıyla zamanın dışında kalmış bir kurum görüntüsüne bürünmüştür.
İlkesel mi, Duygusal mı?
Bu yıl Nisan ve Haziran aylarında yurt sathında il ve ilçe temsilci seçimleri yapıldı. Demokratik olmayan İLKSAN ana tüzüğü ve seçim yönetmeliğinden dolayı seçimler soruşturma ve dava konusu olmuş. Bazı illerde ise, seçimlerdeki usulsüzlükler nedeniyle belirsizlik halen devam etmektedir. İLKSAN’ın varoluşunu hukuksal zeminde tartışılır kılan, problemlerin yanında, il ve ilçe temsilcileri seçiminde sandığın kapatılmasını isteyen sendikalar ile kapatılmasını istemeyen sendikaların seçimlerde işbirliği yapmaları dikkat çekiciydi. Örneğin; Gaziantep’te İLKSAN ilçe temsilcileri seçiminde sendikamızdan altı, diğer iki sendikadan dörder kişi seçilmişti. Ancak birbirlerini her platformda bölücü ve faşist diye niteleyen, biri İLKSAN’ın kapatılmasından yana diğeri kapatılmasına karşı olmasına rağmen il temsilciliği seçiminde işbirliği yapmaları ilkesel miydi, duygusal mı? Buna benzer misalleri çoğaltmak mümkün…
Biz, demokratik olmayan, üyenin iradesine rağmen oluşan yönetim anlayışına, zarar eden gayrımenkullerine, mağdur edilen üyelerin durumuna baktığımızda, Denetleme Kurulu raporunda da belirtildiği gibi, İLKSAN yönetiminin önünde üç yol vardır:
Birincisi, kurumu kendi haline bırakan bu anlayıştan yana olmamız mümkün değildir. İkincisi, kurumun yeniden yapılanması ve ıslahatıdır. Bunda da çok geç kalınmıştır. Üçüncüsü, gelinen nokta, İLKSAN’ın kapatılmasının kaçınılmaz oluşudur.
Evet öğretmenim, bu yazdıklarım; senin alın terin ve emeğinden zorunlu kesintinin yapıldığı İLKSAN hikâyesinin bir kısmıdır. Biz olanların bir kısmını sizinle paylaşmaya çalıştık. Sorunları dillendirmeye, gündeme getirmeye ve yanlışlara karşı mücadele etmeye devam edeceğiz.
Sorunlar çözülünceye, İLKSAN kapatılıncaya kadar…
Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal davası
Emek varsa başarı vardır
Mutfak yangın yeri
Sağımızdaki yalanın gerçeği örtme çabası
Bir vakıf insanı, sendikacı Mithat Sevin
Eğitim çalışanlarının güçlü sesi, genel yetkinin değişmeyen adresiyiz
Sendikacılığın hokkabazları
Umudu yeryüzüne aşılamak için daha fazla gayret
Kitabın, davanın, vefanın hakkını veren adam: Erol Battal
Ne rakipsiniz ne de refik
Devlet yalan söylemez!
Destanımıza yeni bir sayfa daha ekledik
Popüler kültürün kutsallarına kurban verilecek hayatlarımız yok
Her başlangıç yeni bir ruh, yeni bir heyecandır
Uluslararası sempozyumumuzun ardından
Sabır, dayanışma, direniş, kararlılık, alın teri...
İlimle yönetemeyen, zulümle yönetir
İyilik örgütlü gücümüzle kazanacak
Gelecek sizinle daha iyi olacak
Truva atı ya da beşinci kol faaliyetleri
Bir halk destanı: 15 Temmuz
Gelecek günler daha güzel olacak
Türkiye Buluşmamızda yapay sınırları aştık
Öze yeni bir yolculuk zamanı
Seçimimiz Kumpasları Bozmalı
Kararlı mücadeleyle güçlü Kazanımlar
Yüreğe Düşen Loğ Taşı
İLKSAN'da Zorunlu Üyelik Dayatmasına Nokta Koyduk
Destanlarımıza destan ekleyen lider kadrolara selam olsun
Yeniden Bismillah
Adım Adım Yükseköğretim Tazminatı Mücadelemiz
MEB'in 'I am Sorry' Deme Lüksü Yok
Y.U. Sendikacılığı
Yönetmelik Durdurulduğunda Atanmışlar Yürür mü?
Özgür Üniversite ve Örgütlenme
Kariyer Basamakları Bariyer Basamaklarına Döndü
Özür Durumuna Bağlı Yer Değişikliği ve Yargı Kararları
MEB Hatasından Dönmelidir
MEB Mevsimsel Norm Güncellemesinden Vazgeçmelidir
Nerden Baksan Haksızlık Nerden Baksan Tutarsızlık!
MEB’e Acil Reçete
Üniversitelerde Özgürlük ve Özlük için Örgütlenme
Tahriklere Gelmeden Kararlı ve Sabırlı Olacağız
Yeni Bakan Avcı’nın Eğitimde Önceliği Ne Olmalı?
Öğretmenler; Ömer’in, Merhamet ve Adaletini Bekliyor
Resen Atamalarda da 40 Bin Defa Düşünüldü mü?
Yeni Yılda da İnşa Sürecinin Öncüsü Olacağız
Sorun Yaşayanda mı Yaşatanda mı?
Yeni Bir Medeniyetin İnşası ve Öğretmenin Değeri
Bu Kez Yanılmak İstiyoruz!
Toplu Sözleşme Süreci ve Üç Cephede Mücadele Etmek
Hükümet ‘Yunanistan’a Döneriz’ Edebiyatından Vazgeçmelidir
Kesintili Eğitim ve Manipülatif Yaklaşımlar
Anadolu Liselerine Öğretmen Seçimi Sınavına Girilmeli Mi?
Yolun Açık Olsun Yusuf Ziya Özcan Hoca
Ek Ödemede Eğitimcilerin Muadili Kim?
Köklü Değişim İçin Yeni KHK’lara İhtiyaç Var
Değişen Paradigma ve Hak Arama Kültürü
Son Toplu Görüşme’de Konfederasyonumuzun Kazanımları!
Usuls
Garip Bir Dava ve Sonrası…
Danıştay ve İsviçre’de Minareyi Yasaklayan Zihniyet!
18 Kasım Çarşamba Günü Meydanlardayız!
Eğitim Kurumlarına Yönetici Seçimi
Öğretmenlerin Beklediği Yönetmelik
Hedefe Emin Adımlarla!
Bu Yanlış Uygulamayla Nereye Kadar!
Kadro Sözü Üzerinden Bir Yıl Geçti
Sürekli Değişen Kurallar Hukuki Güvenceyi Zedeliyor
Millî Eğitim millî eğilime uymalıdır
BAYRAĞIMIZI İNDİRMEYECEK, EZANLARIMIZI SUSTURMAYACAĞIZ!
ŞUBE BAŞKANIMIZIN RAMAZAN MESAJI
BİR SINAVIN ANATOMİSİ VE ÖĞRETMENLİK KARİYER SİSTEMİ
Çanakkale-Gazze Hattında İnsan-ı Kâmili Aramak
Bizimle canlanacak nice umutlara doğru
Örgütlü olmanın bereketiyle birleştik, birleştikçe büyüdük ve güçlendik
Psikopatik zevzeklerin kuru gürültüsü
Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal davası
FİLİSTİN DİRENİŞİ, MÜSLÜMANLARIN GELECEĞİ VE EMPERYALİZMİN ÇÖKÜŞÜ