Çocuklarımızın geleceği, ülkenin refahı için fedakârlık gösteren öğretmenlerimiz her an bir şiddete maruz kalmanın, kalacak olmanın tedirginliğiyle yaşamaktadır. Birçoğu cinayetle sonuçlanan bu menfur saldırılar, uyandırdığı korku psikolojisiyle sadece öğretme ve öğrenme motivasyonunu düşürmüyor, ayrıca eğitimin kalitesini ve başarısını da olumsuz etkiliyor.
Biz, başta müfredat odaklı olarak eğitimi daha iyi içerik ve şartlara kavuşturmanın çabası içindeyken, böyle talihsiz saldırıların kolay, açık hedefi olmak, konuyu tahammül sınırlarını aşan bir noktaya getirmiştir. Geçmiş yıllarda adeta seriye bağlanmış gibi işlenen öğretmen cinayetlerinin acıları yüreğimizden çıkmamışken işte şimdi, son olarak İstanbul/Eyüpsultan’da bir meslektaşımız, okul müdürü İbrahim Oktugan, eski bir öğrencinin silahlı saldırısı sonucu vefat etmiştir.
Öğretmeni hedef alan, öldürmeye varacak kadar aşırılık ve yaygınlık kazanan şiddet, eğitim düzenini de eğitim huzurunu da feci sonuçlarıyla tehdit etmektedir. Eğitim çalışanlarına yönelen ve ölümle sonuçlanan saldırılar, artık tahammül edilmez noktaya gelmiştir. Her defasında istisnai bir durum olmasını arzu ettiğimiz ama son yıllarda peş peşe yaşanan benzer olaylardan sonra artık neredeyse sıradanlaşıp kanıksanan şiddet olayları, genel anlamda eğitim dünyasında ruhsal çöküntülere, derin sarsıntılara sebep olmaktadır.
Şiddetin hayatı tehdit eden, özellikle eğitimi ve eğitimcileri acımasızca hedef alan azgınlığını anlamak da affetmek de mümkün değildir. Olayın tevil ve kabul edilir hiçbir yanı yoktur, olamaz. Bu durum, artan şiddet olayları, eğitimcilerin darbedilmesi, bazısı ölümle sonuçlanan saldırılar ülke ve milletimiz adına, eğitim sistemimiz adına esef ve ibret vericidir, düşündürücüdür.
Şiddetin baskın ve egemen olduğu yerde hiçbir düzen verimli, sağlıklı işlemez; başarı getiren bir eğitim de olmaz, olamaz. Şiddeti koyulaştırıp keskinleştirerek cesaretlendiren cehalet, ancak eğitim yoluyla dize getirilir.
Sorun, zevahiri kurtarıcı anlık tedbirlerle geçiştirilemeyecek kadar ciddidir. Israrla, acil, etkin çareler, çözümler üretilmelidir.
Soruna köklü, kalıcı çözüm, öğretmeni koruyan, güvence altına alan bir yasal düzenlemenin yapılıp hayata geçirilmesine bağlıdır. Yasal bir düzenleme şarttır. Bu kapsamda Öğretmenlik Meslek Kanunu’na, caydırıcı, önleyici, öğretmeni koruyan, güven veren, himaye eden bir madde eklemek, ilk önleyici tedbir olabilir, olmalıdır da.
Bu utanç verici haber ve olayların gündemimizde olmayacağı, daha iyi sonuçlarını hep birlikte alıp yaşayacağımız bir eğitim ve mutlu, müreffeh Türkiye için el ele, omuz omuza olmaya, çözümler geliştirmeye devam edeceğiz.
Millî Eğitim millî eğilime uymalıdır
BAYRAĞIMIZI İNDİRMEYECEK, EZANLARIMIZI SUSTURMAYACAĞIZ!
ŞUBE BAŞKANIMIZIN RAMAZAN MESAJI
BİR SINAVIN ANATOMİSİ VE ÖĞRETMENLİK KARİYER SİSTEMİ
Çanakkale-Gazze Hattında İnsan-ı Kâmili Aramak
Bizimle canlanacak nice umutlara doğru
Örgütlü olmanın bereketiyle birleştik, birleştikçe büyüdük ve güçlendik
Psikopatik zevzeklerin kuru gürültüsü
Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal davası
FİLİSTİN DİRENİŞİ, MÜSLÜMANLARIN GELECEĞİ VE EMPERYALİZMİN ÇÖKÜŞÜ